Kaybolmak

1356

İşin başlangıcı can sıkıntısında. Zaten böyle bir şeyi ancak işsiz olan, işini sevmeyen ya da işi bu olan biri yapar. Olayın doğuşu can sıkıntısı olabilir fakat olayı besleyen amaç bir şey bulma arzusu diyebiliriz. Varolduğun ortamda olmayan bir şey. Senin için yeni olmalı. Her an arayışın ve yeninin içinde olmak gibi. Bir yerden sonra bir şey bulmayı bırakıp eylemin kendisinden kolaylıkla tat alabiliyorsun. Kayıp bir şekilde dolanmaktan bahsediyorum.

Şehirler benim ormanım, Ankara benim ormanım. Kaybolmaktan çekinmiyorum. Kuralları, merkezleri, istasyonları, neyin ne işe yaradığını, neyin neden konduğunu az çok biliyorum. Bu bilgiler bana kaybolabilme rahatlığını sunuyor. Nereye varırsam varayım dönmek isteğim yere dönebilirim, bazen dönmek istemesem de.

1362.jpg

Bu olay ne zaman başladı tam hatırlamıyorum ama hayırlı Ramazan akşamlarında başladığını söyleyebilirim. Can sıkıntısından tam iftar vakitlerinde dışarıda dolaşmaya başlamıştım. Kimsenin o saatte dışarıda olmaması hoşuma gidiyordu ama gittiğim yerler bildiğim yerlerdi ve sıkılmaya başlamıştım. Yaklaşık 10 küsür yıldır aynı yerde oturmamıza rağmen sapmadığım yollar çoktu. Ben de denemeye başladım. Birbirine benzeyen apartmanlar, boş araziler ve farklı tipler arasında dolandım durdum. En azından yeni bir şey yapıyordum. Ne zaman yorulursam bulduğum bir parkta dinleniyor sonra evin yolunu tutuyordum.

1361

Bunu geliştirmek gibi bir amacım yoktu ama yaşadığım can sıkıntıları ve yalnızlık beni buna itiyordu. Geçen sene İstanbul’a gittiğimde 3 gün boyunca kaybolarak gezdim. Zaten sık sık yine dışarı çıktığım ya da aynı yere birden fazla kez gidiyorsam farklı yollar denediğim de oluyordu. Bu tarz deneyimlerle pekişti de pekişti. Fakat içimde bir fazlalık ve eksiklikle dolaşmaya başladım. Evet bir şeylerle kendimi dolduruyordum bu gezilerde fakat bu doluluğu dışarıya aktaramıyordum. Önce hissettiğim tatminkarlığı dışarıya vurmaya çalıştım. Gülümseyerek dolaştım ya da küçük bir yamaç ya da merdiven gördüğümde coşkuyla koşuyordum. Yetmediğini anladığımda fotoğraflar çekmeye başladım. Hem kendimi hem gördüklerimi çekiyordum.

1351

Bunlar beni duygusal olarak bir nebze boşaltsa da asıl zihnimdeki kalabalığı boşaltmam gerektiğini farkettim. Yol boyunca konu konu düşüncelerim akış halindeydi fakat hissettiğim duygularla gelen çıkarımlar, o an söylemek istediklerim benden başkasına iletiliyordu. Malesef kendi kendime yaşadığım tatminat da yeterli olmuyordu. İçimde bir açlık olduğunu biliyordum, sesimi duyurma açlığıydı bu. Beni anlamadığını, anlamayacağını düşündüğüm insanların yanında yaşamaktan doğan bir açlıktı. Kendimi onların yanında ifade edememenin getirdiği bir içe büyümeydi. Olduğu kadar ifade etmeliydim. Dışarıya akmalıydı. Aynı zamanda bunlar takdir edilmeli ya da onaylanmalıydı. Ben zaten onaylıyordum ve takdir ediyordum fakat dışarıdan görmem gerekiyordu. Bu aile gibi ana bir oluşumun veremediği bir boşluktu ve nasıl dolduracağımı bilmiyordum.

İşte bundan dolayı buraya yazma ve paylaşma fikri doğdu. Aslında en güzeli gezerken ses kayıtı yapmak diyorum, hepsini hatırlamak zor çünkü. Fakat bu sefer de oturup ses kaydını tekrar dinleyip yazma zahmetine giricem. O sırada yazmak da ayrı gıcık bir mesele. Bir yandan yürüyüp bir yandan da yazamam. Her durumda bir şeyler eksik olacak. Ayrıca buraya yazma fikrinden doğan acaba beğenilecek mi beğenilmeyecek mi kaygısıyla değerli şeyler düşünmeye, kaydetmeye çalışacağım. Bu da asıl gezimin vereceği tatminatı düşürücektir.

1369

İşte bu noktadan güzel bir yere vardım. Bir meditasyonda asıl amaç benim için her zaman diğer öğeleri arkada bırakıp meditasyon yaptığım şey olmaktı sadece. Bu bana derin bir saflık algısı getiriyordu. Bir işi yaparken de aynı saflığı yaşamak istiyordum. Bir şeyi yaptığımda sadece onun tadını alayım istiyordum, araya ne bir söz ne bir endişe ne de farklı bir duygu girsin istiyordum. Hayat ve ben böyle değiliz ama. Bütüncül baktığımızda birden fazlayız. Bu birçok şeyi kucakta tutmak gibi ve beni zorluyor. Kendimin en saçma en ezik en işe yaramaz en beceriksiz taraflarımı kesip atıp pozitif bir benlikle kalmak istiyorum. Ama hayat bu değil. Bunu doğanın içinde farketmek daha kolay. Hepsine izin vermek, onlardan korkmamak, onlar yüzünden sevilmeyeceğini düşünmemek aslında bu korku ve düşüncelere de bir yandan izin verebilmek, bunu da pek başaramamak… İşte yapmak istediğim bu. Olduğu gibi olanı sunmak…

1377.jpg

Yorum bırakın